21 Nisan 2012 Cumartesi

Rumeli Feneri _ Barınak


Cuma sabahı Horozla birlikte evden çıktım , beni babamlara bıraktı. Babamların evinin anahtarları var hala bende. Ancak sadece anahtar olması yetmiyormuş,kapının emniyet kilidinide takmışlar arkadan, sabahın 7 buçuğunda Nünüüüüü kapıyı aç diye seslenmemle uayndı :) Sana kahvaltıya geldim, ama önce uyuyalım dedim :) Uyuduk bir saat.. Uyandık. Apartmandaki komşularla kahvaltı günü varmış, bende gittim tabiiki :) Şaşırdılar beni görünce :)

Cuma günü işe gitmemek güzelmiş. Sadece kendi istediğin şeyleri, aklında iş-güç-hayat... yokken, gençlik başımda duman diyerek yapmak güzelmiş... arabana atladığın gibi arkadaşını alışık olduğun adresten almak güzelmiş!!!
Hürrem; benim canım aradaşım, bıdı bıdı bıdı konuşmalarımı saatler bile sürse dinleyenim, canım ciğerim :)
ve Sarıyer'e gitmek... Rumeli Feneri'ne giden o sakin etrafı yemyeşil aydınlık yolda herşeyden bahsetmek güzelmiş...






19 Nisan 2012 Perşembe

Gıt Gıt Gıdak

İkizler Olmak Ne zor

mağazaların önünden geçerken bir bakıyorum yüksek topuklu rengarenk ayakkabılarda kalmış gözüm bir bakıyorum dağcılık ürünlerinde... bir yanım şıkır şıkır giyin, süslen diyor bir yanım rahat ol diyor.



hep uçlar. geçmiyor bu inişler ve çıkışlar.
bazen, her gün aynı olan insanlara imreniyorum bazen de diyorum ki amaaaaaaaan ne sıkıcı, bu ne beee! hep aynı hep aynı.

bazen evimin kadını çocuklarımın anası olayım diyorum, bazen de uçup gitmek özgür olmak istiyorum, bir o şehre bir bu şehre yerleşsem ne güzel olur diyorum. bazen kadın olayım bazen cinsiyetsiz... rolsüz...

bazen çokkk güzel masalarda yemek yemek istiyorum, tam takım, eksiksiz....kaşığı nerde olmalı çatalı nereye koymalıyız, peçeteyi katlayayım, ütülü masa örtüleri, arada değişen servisler.............. bazen de bi zeytin bi peynir olsun ekmekle diyorum, hatta marketten aldığımız poşetiyle koyayım tepsiye ve tvnin karşısında yiyeyim sonra da tepsiyi sehpanın üzerine uzatayım ve ben de uzanayım istiyorum.


velhasılı kelam, ikizler olmak yorucu. ama sıkıcı değil.

-kalk gidelim!
-.ok yeme otur!

foto

18 Nisan 2012 Çarşamba

temizlik eldivenlerimi seviyorum

bizler güzel/yumuşacık elleri olan kadınları görünce, "ay şekerim ne güzel ellerin var" demeyi fesat değilsek yeri geldiğinde ve içimizden geldiğinde söylemekten çekinmeyiz ammmmaaaaaa iş özen göstermek konusuna gelince üzerimizdeki ataleti de bir türlü atamayız. bırakın güzelliği sağlığımızla bile pek ilgilendiğimiz söylenemez.

ben bundan bir yıl öncesine kadar, tabii nadiren de olsa temizlik yapıyordum babamın evinde :), temizlik malzemelerinin özellikle çamaşır suyunun ve cifin kokusunu elimde duyduğumda mutlu oluyordum. onların gerçekten kimyasal olduğunu, içinde yüz tane kimyasal çözücünün , kir çıkarıcının, tuz ruhunun, kezzabın olduğunu bilsem bile olayın vehametini hiç düşünmüyordum...

ama artık kimyasala yaklaşmamaya dikkat ediyorum, yaklaştığımda kendimi koruyorum, kesinlikle sonuna kadar açtığım cam ve ellerimde eldivenlerim oluyor ve işimi kısa tutuyorum.. e bunlarda ciğer, kiri söküp atan, pasları eriten o kimyasallar ciğerlerime soluk boruma ne yapmaz ki diyorum... ama günde 2-3 sigara içmekten de geri kalmıyorum... neyse o ayrı :)

temiz ve düzenli olmak gibisi de yok he!
hele temizlik yaptıktan sonra kahve içmek gibisi.... işte onun gibisi de yok. yorgunluk kahvesi.



horozumla....
kağıthaneden aldığım amerikan servislerin üzerinde :)
tamek kavanozu ne alaka mı :) o kül tablası, kokmuyor:)

17 Nisan 2012 Salı

evlilik hallerine alıştım gibi gibi. bana kalsa ben telkin edilmesem dahaaa çooooook zaman alır bu işler ama etrafımdakiler, şöyle yapınca kolay oluyor, bak böyle yaparsan rahat edersin dedikçe ve bunları uyguladıkça rahatlıyorum. bu etrafımdakiler horoz, bir kaç arkadaşım ve nünü....sağolsunlar, hep olsunlar.

iş çıkışı eve gider gitmez mutfağa girmemin benim bir zorunluluğum olmadığını söyleyen Horoz'uma sevgilerimi göndermek geldi içimden :)

-Eve girer girmez mutfağa girmek gibi bir zorunluluğun yok, dinlenmek istersen dinlen, ayaklarını uzatmak istersen uzat,  duşunu almak istiyorsan al, benim, hemen yemek!!! diye bir beklentim yok. Senin de bir hayatın var. diyen bir horozum var. İnsan bazen yatmak ve hiç bir şey yapmamak ister, bu isteğini söyle. de diyen bir horoz, canım horoz! :)

evimizi seviyorum. evimizde bana dair izlerin olması benim kendimi oraya ait hissetmemi sağlıyor. mesela ; mutfaktaki bebeğim, mesela su bardağım,eski eşyaları severim, müzeyyen annemden aldığım ve bebeğimin yanında duran su bardağım... :)

13 Nisan 2012 Cuma

Lagosun Defni

Evlilik Halleri...
Alışma süreci...

Derken bir de bakmışım 4. ay olmuş...

Dün akşam Nursel Teyzemlerdeydik.
Taşeronlarımızdan birinin İskenderun'dan getirdiği balığın defin işlemleri için bir aradaydık maaile :)
Büyüüük bir lagos balığınn otopsi işleminin ardından büyük iki tepsiye yatırılmak suretiyle önce fırınlanıp, ardından içten bir merasimle defnedilmesi gecesiydi.

Çok güzel bir akşamdı.
Biz. Babamlar. Teyzemler. Anneannemler. Babaannem.

Paylaşmak güzel..
Belki balığa doyamadık ama herkes için de güzel bir akşam oldu.

Bir ara baktık babaannem ve anneannem odaya girmiş dertleşiyorlar.
Anneannem diyor ki;
-Aaaah Fadime Abla.. Biz neler gördük.. Bizimki her tuttuğunu yemeğe-çaya getirirdi.

E kolay mı? Evde 7 çocuk, kayınvalide, kayınpeder bir de gelen giden.. Dinlenmeksizin, durmaksızın iş. Çamaşır. Bulaşık. Temizlik...... Bir de üzerine biraz yoksulluk..

Babamlar kuzenler maça daldılar.

Bir kısım mutfakta..
Bİr kısım odada.
Bir kısım yemek masasının etrafında..
13 yaşam hikayesi.